Çanakkale, sadece tarihin en önemli savaşlarına tanıklık eden bir şehir değil; aynı zamanda doğal güzellikleriyle de hayran bırakan bir yer. Ege Denizi ile Marmara Denizi’ni birbirine bağlayan bu stratejik nokta, yüzyıllardır pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış. Bugün ise, hem geçmişin izlerini taşıyan hem de modern yaşamın enerjisini barındıran Çanakkale, ziyaretçilerine unutulmaz anılar sunuyor.
Bu yazımızda, Çanakkale’nin en önemli turistik noktalarını keşfedeceğiz. Efsanevi Truva Antik Kenti’nden Gelibolu Yarımadası’nın tarihi savaş alanlarına, Çanakkale Şehitlikleri’nin derin duygular uyandıran atmosferinden, Bozcaada ve Gökçeada’nın huzur dolu köylerine kadar uzanan bir yolculuk sizi bekliyor. Aynalı Çarşı’nın canlı sokaklarında dolaşacak, Assos Antik Kenti’nin taş yollarında geçmişe doğru adımlar atacaksınız.
Hadi, Çanakkale’nin büyüleyici tarihini ve eşsiz doğasını birlikte keşfetmeye başlayalım.
Çanakkale Şehitler Abidesi
Eğer Çanakkale’yi ziyaret etmeyi planlıyorsanız, Çanakkale Şehitler Abidesi’ni görmeden dönmemelisiniz. Gelibolu Yarımadası’nda, Hisarlık Tepe’de, Çanakkale Boğazı’nın uç kısmında yer alan bu abide, 1915 Çanakkale Savaşı’nda hayatını kaybeden 253 bin Mehmetçik anısına yapılmış. Türk milletinin kahramanlık ve fedakarlığını simgeleyen bu anıt, 21 Ağustos 1960’ta açılmış ve Türkiye’nin en önemli şehitlik anıtlarından biri olarak kabul ediliyor.
41,7 metre yüksekliğiyle oldukça etkileyici olan anıt, dört büyük ayak ve bu ayakları birleştiren bir kubbeden oluşuyor. Kaide kısmı 25×25 metre, ayakların genişliği ise 7,5 metre. Altında yer alan müzede, Çanakkale Savaşı’na dair çeşitli eserler ve belgeler sergileniyor. Tavan kısmında ise mozaikten yapılmış büyük bir Türk bayrağı sizi karşılıyor.
Abidenin dört ayağında, deniz savaşlarını ve kara savaşlarını anlatan sekiz rölyef bulunuyor. Denize bakan rölyeflerde deniz savaşları, karaya bakanlarda ise kara savaşlarının kahramanlık sahneleri yer alıyor. Bu detaylar, Çanakkale Savaşı’nın hikayesini görsel bir şekilde gözler önüne seriyor. Yapımında kullanılan 3800 ton granit taşı, 285 ton demir ve 1275 ton çimento ise anıtın sağlam ve görkemli yapısının altında yatan mühendisliği gösteriyor.
Her yıl 18 Mart’ta, Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla burada büyük törenler düzenleniyor. Bu törenlerde binlerce ziyaretçi, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük uğruna verdiği mücadeleyi anmak için bu alanda bir araya geliyor. Anıt çevresinde bulunan şehitlikler ve Türk Bahçesi de büyük ilgi görüyor; burası tarihe tanıklık eden sessiz ama anlam dolu bir atmosfer sunuyor.
Çanakkale Şehitler Abidesi, sadece bir anıt değil, aynı zamanda bir tarih ve kültür mirası. Ziyaret ettiğinizde, Çanakkale Savaşları’nın önemini daha iyi anlayabilir ve şehitlerimize olan saygımızı gösterebiliriz.
Troya Antik Kenti
Çanakkale Boğazı’nın güneybatı kıyısında, Ege Denizi’ne hakim bir tepede yükselen Troya Antik Kenti, tarih ve mitolojinin iç içe geçtiği büyülü bir yer. Homeros’un İlyada destanında ölümsüzleşen Troya Savaşı’na ev sahipliği yapmış olan bu antik kent, günümüzde de ziyaretçilerini binlerce yıl öncesine götüren eşsiz bir açık hava müzesi niteliğinde.
Troya’nın tarihi, MÖ 3000’li yıllara kadar uzanıyor. 9 farklı yerleşim katmanıyla, farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan bu antik kent, tarih boyunca stratejik konumu ve zenginlikleri nedeniyle birçok kez yıkılıp yeniden inşa edilmiş. Troya’nın en parlak dönemi, Tunç Çağı’nda yaşanmış. Bu dönemde, güçlü surları, görkemli sarayları ve tapınaklarıyla önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline gelmiş.
Troya’nın en ünlü hikayesi ise şüphesiz Troya Savaşı. Homeros’un İlyada destanında anlatılan bu savaş, Truvalı Paris’in Sparta Kraliçesi Helen’i kaçırmasıyla başlamış ve 10 yıl sürmüş. Akhalılar, sonunda tahta at hilesiyle Troya’yı ele geçirmiş ve kenti yerle bir etmişler. Troya Savaşı, sadece bir efsane değil, aynı zamanda tarihsel gerçekliği de olan bir olay. Arkeolojik kazılar, Troya’da savaşın izlerini gün yüzüne çıkarmış.
Troya Antik Kenti’ni ziyaret ettiğinizde, sizi ilk karşılayan şey devasa tahta at heykeli oluyor. Bu heykel, Troya Savaşı’nın sembolü haline gelmiş ve ziyaretçilerin en çok fotoğraf çektirdiği yerlerden biri. Antik kentin içinde dolaşırken, surları, tapınak kalıntılarını, evlerin temellerini ve tiyatroyu görebilirsiniz. Ayrıca, müzede sergilenen arkeolojik eserler sayesinde Troya’nın tarihine ve kültürüne yakından tanıklık edebilirsiniz.
Çanakkale şehir merkezinden Troya Antik Kenti’ne şehir merkezinden kalkan minibüsler veya özel araçlarla yaklaşık 30 dakikalık bir yolculukla ulaşabilirsiniz. Antik kenti ziyaret etmek için en uygun zamanlar, bahar ve sonbahar aylarıdır. Yaz aylarında sıcaklık yüksek olabilir, kış aylarında ise yağış nedeniyle antik kentin bazı bölümlerine ulaşım zorlaşabilir.
Çanakkale Deniz Müzesi
Çanakkale Boğazı’nın stratejik önemini ve denizcilik tarihini gözler önüne seren Çanakkale Deniz Müzesi, tarihe meraklı olanlar için vazgeçilmez bir durak. Çimenlik Kalesi içerisinde yer alan müze, zengin koleksiyonuyla ziyaretçilerini zamanda bir yolculuğa çıkarıyor.
1982 yılında ilk kez Resim ve Fotoğraf Galerisi olarak açılan bu bina, daha sonra Çanakkale Deniz Müzesi’ne dönüştürülmüş. Müze, Çanakkale Savaşları’nda kullanılan silahlar, gemiler, denizaltılar, mayınlar ve askeri teçhizatlar gibi birçok tarihi esere ev sahipliği yapıyor. Ayrıca savaş dönemine ait fotoğraflar, belgeler ve kişisel eşyalar da bu müzede sergileniyor.
Müzenin en dikkat çekici bölümlerinden biri, Çanakkale Savaşları’nın kaderini değiştiren Nusret Mayın Gemisi’nin replikası. Bu gemi, müze bahçesinde sergileniyor ve ziyaretçilerin yakından incelemesi için açık tutuluyor. Atatürk’ün kullandığı Acar Müze Gemisi de ziyaretçilerin ilgisini çeken önemli bir parça.
Çanakkale Deniz Müzesi, savaş dönemine dair eserlerle birlikte, denizcilik tarihine de ışık tutuyor. Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar uzanan denizcilik tarihine ait haritalar, belgeler ve eserler de müzede yer alıyor. Ziyaretçiler, bu sayede denizciliğin gelişimini ve tarihsel önemini daha yakından öğrenme fırsatı buluyor.
Çanakkale’nin kültürel ve tarihi mirasının önemli bir parçası olan Çanakkale Deniz Müzesi, hem Çanakkale Savaşları’na hem de denizcilik tarihine ilgi duyanlar için mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Conk Bayırı: Mehmetçik Park Anıtı ve Kemalyeri Yazıtı
I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Savaşları’nın en kanlı muharebelerinden birine sahne olan Conk Bayırı, aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehasını ve liderlik vasıflarını tüm dünyaya gösterdiği yerdir. Mehmetçik Park Anıtı ve Kemalyeri Yazıtı, bu tarihi mekanda yaşanan büyük kahramanlıkları ve Türk askerinin fedakarlıklarını anmak için yapılmıştır.
Conk Bayırı, 25 Nisan 1915 tarihinde, Anzakların çıkartma yaptığı gün, Türk kuvvetlerinin direniş gösterdiği kritik bir noktadır. Mustafa Kemal Atatürk, burada 19. Tümen Komutanı olarak görev yapmış ve savaşın seyrini değiştiren önemli stratejik kararlar almış. Mustafa Kemal Atatürk’ün, Conk Bayırı’nda yaşanan şiddetli çatışmalar sırasında “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!” sözüyle tarihe geçen bir konuşma yapmış ve Türk askerlerinin üstün cesaretini ve vatanseverliğini tüm dünyaya göstermiştir.
Mehmetçik Park Anıtı, Conk Bayırı’nın zirvesinde yer alıyor ve beş büyük yazıttan oluşuyor. Bu yazıtlar, savaşın farklı anlarını ve kahramanlık hikayelerini anlatıyor. Anıtın yanında yer alan Kemalyeri Yazıtı ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün Conk Bayırı’nda bulunduğu yeri ve burada verdiği tarihi emri simgeliyor. Anıtın çevresinde yer alan siperler, tüneller ve diğer savaş kalıntıları, ziyaretçilere o günlerin zorlu koşullarını ve yaşananları daha iyi anlama fırsatı sunuyor.
Conk Bayırı’ndaki anıtlar ve yazıtlar, 1970 yılında Mimar Ahmet Gülgönen tarafından tasarlanmış ve 1981-1982 yılları arasında tamamlanmış. Anıt, 261 rakımlı tepe üzerine inşa edilmiştir ve burada hayatını kaybeden kahraman Türk askerlerini onurlandırmak amacıyla yapılmıştır. Anıtın çevresinde, Çanakkale Savaşı sırasında yaşanan çatışmaları ve kahramanlıkları anlatan çeşitli yazıtlar bulunuyor.
Conk Bayırı Mehmetçik Park Anıtı ve Kemalyeri Yazıtı, Çanakkale Savaşları’nın kahramanlıklarını ve fedakarlıklarını anlamak için mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi
Çanakkale Savaşları’nın geçtiği bu toprakları daha yakından hissetmek ve kahramanlık dolu o günlere doğru bir yolculuğa çıkmak isterseniz, Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’ni mutlaka ziyaret etmelisiniz. Eceabat, Kabatepe’de yer alan bu müze, savaşın hem kronolojik hem de tematik olarak anlatıldığı etkileyici bir deneyim sunuyor.
Müzenin tamamı toprak altında inşa edilmiş, bu da ziyaretçilere adeta savaşın yaşandığı topraklarda oldukları hissini veriyor. Girişte sizi, Çanakkale Boğazı’nın Asya ve Avrupa yakalarını temsil eden iki büyük anıt duvar karşılıyor. Bu duvarlar, savaşın iki cephesini simgeliyor ve ziyaretçilere savaşın büyüklüğünü hatırlatıyor.
Müze, 11 farklı sinevizyon salonu ile Çanakkale Savaşları’nı ileri teknolojiyle canlandırıyor. Bu filmler, savaşın farklı cephelerindeki olayları, askerlerin yaşadığı zorlukları ve kahramanlıkları gözler önüne seriyor. Ayrıca, müzenin iki katına yayılan sergi alanında savaşta kullanılan silahlar, aletler, şahsi eşyalar, mektuplar ve döneme ait diğer tarihi objeler sergileniyor.
Ziyaret ettiğinizde, savaşın kahramanlarını anma fırsatı bulabilir ve onlara bıraktıkları mirasa sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hissedebilirsiniz.
Aynalı Çarşı
1889 yılında Musevi cemaatinden Eliyau Hallio tarafından yaptırılan Aynalı Çarşı, Çanakkale’nin en eski ve en önemli alışveriş merkezlerinden biri. Özellikle Çanakkale Savaşları sırasında büyük hasar gören çarşı, tarih boyunca birçok kez yenilenmiş ve restore edilmiş.
Aynalı Çarşı, adını girişindeki büyük aynalardan alıyor. Bu aynalar, çarşıya farklı bir atmosfer katarken, aynı zamanda tarihi bir dokunuş da sağlıyor. Çarşının mimarisi, Osmanlı ve Avrupa mimarisinin etkilerini taşıyor. İki katlı olan çarşı, ahşap işçiliği ve renkli camlarıyla dikkat çekiyor.
Aynalı Çarşı’nın tarihi ve kültürel önemi, sadece mimarisi ve işleviyle sınırlı değil. “Çanakkale Türküsü”nde adı geçen bu çarşı, Türk kültüründe önemli bir yere sahip. Türküde geçen “Çanakkale içinde aynalı çarşı, ana ben gidiyom düşmana karşı” dizeleri, çarşının tarihimizdeki ve halkımızdaki derin izlerini yansıtıyor.
Aynalı Çarşı, geçmişte şehrin ticaret merkezi olarak hizmet verirken, günümüzde daha çok hediyelik eşya dükkanlarına ev sahipliği yapıyor. Çarşıda, Çanakkale’ye özgü seramikler, magnetler, takılar, tekstil ürünleri ve diğer hediyelik eşyalar bulabilirsiniz. Ayrıca, çarşıda yer alan kafelerde oturup çayınızı yudumlarken, şehrin canlı atmosferini hissedebilirsiniz.
Aynalı Çarşı, sadece alışveriş yapmak için değil, aynı zamanda Çanakkale’nin tarihi ve kültürel dokusunu hissetmek için de ideal bir yer. Çarşıda dolaşırken, kendinizi zamanda yolculuk yapıyormuş gibi hissedebilirsiniz.
Truva Atı
Çanakkale’nin simgelerinden biri haline gelen Truva Atı, Homeros’un İlyada destanında anlatılan Troya Savaşı’nın en önemli sembollerinden biri. Çanakkale sahilinde yer alan bu devasa tahta at heykeli, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgi odağı.
2004 yapımı “Truva” filminde kullanılan Truva Atı’nın replikası, filmin çekimleri tamamlandıktan sonra Çanakkale’ye hediye edilmiş ve günümüzde Çanakkale sahil şeridinde, İskele Meydanı’nda sergileniyor. 12 metre yüksekliğinde, 10 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğindeki bu heybetli yapı, çelik konstrüksiyon üzerine ahşap kaplama ile oluşturulmuş. Oldukça etkileyici bir görünüme sahip olan bu yapı, Çanakkale’yi ziyaret edenler için oldukça popüler bir yer.
Truva Atı, mitolojik bir hikayenin ve tarihi bir olayın sembolü. İlyada destanına göre, Akhalar (Yunanlar), 10 yıl süren Troya Savaşı’nı kazanmak için bir hileye başvurmuşlar. Büyük bir tahta at inşa edip, içine askerlerini saklamışlar. Truvalılar, atı zaferlerinin bir nişanesi olarak şehre sokmuşlar, ancak gece olduğunda atın içinden çıkan Akhalı askerler şehri ele geçirmişler.
Çanakkale’deki Truva Atı heykeli, bu efsanevi hikayeyi ve Troya Savaşı’nın tarihsel gerçekliğini hatırlatıyor. Turistler, atın yanında fotoğraf çektirerek bu önemli anı ölümsüzleştiriyorlar. Ayrıca, atın içinde yer alan küçük bir sergi alanı, ziyaretçilere Troya Savaşı ve Truva Atı efsanesi hakkında bilgi veriyor.
Çanakkale’ye gelenlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biri olan Truva Atı, hem tarihi hem de turistik açıdan büyük bir öneme sahip. Bu devasa heykel, Çanakkale’nin simgesi haline gelerek şehre ayrı bir değer katıyor.
Saat Kulesi
Çanakkale’nin simgesi haline gelmiş olan Saat Kulesi, şehrin tarihi ve kültürel dokusunu yansıtan zarif bir yapı. Feribot iskelesinin hemen yanında yükselen bu kule, hem yerli halkın hem de turistlerin uğrak noktası.
Saat Kulesi, Sultan II. Abdülhamid döneminde, 1896 yılında Çanakkale Sancakbeyi Cemil Paşa tarafından yaptırılmış. Kulenin yapımında İtalyan asıllı Çanakkale tüccarı Vitalis Gaptiorele’nin de önemli bir katkısı olmuş. Kule, 20 metre yüksekliğinde, beş katlı ve kare planlı bir yapıya sahip. Kesme taştan inşa edilen kule, aşağıdan yukarıya doğru incelen bir formda. En üstte saat çanının bulunduğu çokgen gövdeli ve kubbeli bir köşk bölümü yer alıyor.
Saat Kulesi, sadece zamanı göstermekle kalmıyor, aynı zamanda şehrin tarihi ve kültürel mirasının bir parçası olarak da büyük önem taşıyor. Kule, Çanakkale’nin simgesi haline gelmiş ve şehirle özdeşleşmiş.
Saat Kulesi’nin bulunduğu meydan, şehrin en canlı noktalarından biri. Meydanda yer alan kafeler ve restoranlar, hem yerli halkın hem de turistlerin buluşma noktası. Saat Kulesi’ni ziyaret ettikten sonra, meydanda oturup bir şeyler içebilir ve şehrin atmosferini yaşayabilirsiniz
Çanakkale Seramik Müzesi
Çanakkale’nin zengin kültürel mirasının önemli bir parçası olan Çanakkale Seramik Müzesi, şehrin köklü seramik geleneğini gözler önüne seren etkileyici bir yer. Tarihi bir hamam binasında hizmet veren müze, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekiyor.
Çanakkale Seramik Müzesi, 2013 yılında restore edilen tarihi Müstahkem Mevkii Er Hamamı’nda açılmış. Hamamın özgün mimarisi korunarak müzeye dönüştürülmesi, ziyaretçilere hem tarihi hem de kültürel bir deneyim sunuyor. Müzenin sergi konsepti, geleneksel Çanakkale seramikleri üzerine kurulu. Ancak, zaman içinde arkeolojik, çağdaş ve endüstriyel seramik örnekleri de koleksiyona eklenmiş.
Müzede, Çanakkale’nin farklı dönemlerine ait seramik eserler sergileniyor. Antik dönemlerden Osmanlı İmparatorluğu’na, Cumhuriyet dönemine kadar uzanan geniş bir yelpazede seramik örnekleri bulunuyor. Özellikle, Çanakkale’ye özgü çini ve seramik sanatının en güzel örneklerini burada görebilirsiniz.
Çanakkale Seramik Müzesi, sadece seramik eserleri sergilemekle kalmıyor, aynı zamanda seramik sanatının tarihine ve gelişimine de ışık tutuyor. Müzede, seramik yapımıyla ilgili araç gereçler, belgeler ve fotoğraflar da sergileniyor. Bu sayede ziyaretçiler, seramik sanatının inceliklerini ve zahmetli süreçlerini daha iyi anlayabiliyorlar.
Müze, aynı zamanda çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Seramik atölyeleri, söyleşiler ve sergiler, müzenin ziyaretçilerine sunduğu diğer etkinlikler arasında. Bu etkinlikler sayesinde, ziyaretçiler seramik sanatına daha yakından tanıklık etme fırsatı buluyorlar.
Çanakkale Seramik Müzesi, hem sanatseverler hem de tarih meraklıları için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bu özgün müzeyi ziyaret ederek, Çanakkale’nin zengin seramik geleneğini keşfedebilir ve seramik sanatının büyülü dünyasına adım atabilirsiniz.
Kilitbahir Kalesi
Çanakkale Boğazı’nın Avrupa yakasında, Çimenlik Kalesi’nin tam karşısında yer alan Kilitbahir Kalesi, tarihi ve askeri önemiyle dikkat çeken bir yapı. Fatih Sultan Mehmet tarafından Çimenlik Kalesi ile birlikte 1462 yılında yaptırılan kale, boğazın güvenliğini sağlamak amacıyla inşa edilmiş ve yüzyıllar boyunca stratejik bir rol oynamış. Günümüzde ise müze olarak hizmet veren kale, ziyaretçilerine tarihi bir yolculuk sunuyor.
Kilitbahir Kalesi, adını boğazın en dar noktasında yer almasından ve boğazı bir kilit gibi kapatmasından alıyor. Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan kale, daha sonra Kanuni Sultan Süleyman döneminde genişletilmiş ve güçlendirilmiş. Kale, Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz gücünün bir simgesi haline gelmiş.
Kilitbahir Kalesi, farklı dönemlerde yapılan eklemeler ve değişikliklerle bugünkü halini almış. Kalenin içinde, Sarı Kule, Geç Dönem Avlusu, Piri Reis bölümü ve İç Kule gibi önemli yapılar bulunuyor. Sarı Kule, kalenin en yüksek noktası ve boğazın muhteşem manzarasını sunuyor. Geç Dönem Avlusu, Osmanlı dönemine ait çeşitli eserlerin sergilendiği bir bölüm. Ünlü Türk denizcisi Piri Reis’in anısına düzenlenen Piri Reis bölümünde, denizcilik araç gereçleri ve Piri Reis’in haritaları sergilenir. İç Kule ise kalenin en eski yapısı ve savunma amaçlı kullanılmış.
Kilitbahir Kalesi Müzesi, ziyaretçilerine Osmanlı dönemi kale yaşamını ve Çanakkale Savaşları’nı anlatan zengin bir koleksiyon sunuyor. Müzede, silahlar, toplar, kıyafetler, belgeler ve diğer tarihi eserler sergileniyor. Ayrıca, müzede yer alan Piri Reis haritaları, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Kilitbahir Kalesi’ne ulaşım, Çanakkale şehir merkezinden kalkan feribotlarla sağlanıyor. Kale, boğazın Avrupa yakasında yer aldığı için, feribot yolculuğu sırasında boğazın ve çevresinin güzelliklerini de görme fırsatı bulabilirsiniz.
Kilitbahir Kalesi Müzesi, tarih ve askeri mirasa ilgi duyan herkes için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bu tarihi kaleyi ziyaret ederek, hem Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz gücüne tanıklık edebilir hem de Çanakkale Savaşları’nın izlerini sürebilirsiniz.
Çimenlik Kalesi
Çanakkale Boğazı’nın en dar noktasında, Anadolu yakasında yükselen Çimenlik Kalesi eski adıyla “Kale-i Sultaniye”, tarihi ve stratejik önemiyle ziyaretçilerini etkileyen bir yapı. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462 yılında yaptırılan kale, boğazın güvenliğini sağlamak amacıyla inşa edilmiş ve yüzyıllar boyunca önemli bir rol oynamış.
Kale, Osmanlı İmparatorluğu döneminde savunma amacıyla kullanılmış ve birçok onarımdan geçmiştir. Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1551 yılında ve Sultan III. Selim döneminde Napolyon Savaşları sırasında önemli yenilemeler yapılmış. Kalenin duvarları 19. yüzyılın sonlarında top mevzisi olarak yeniden inşa edilmiştir. Bu nedenle, 1915’teki Çanakkale Savaşları sırasında İngiliz ve Fransız gemilerinin hedefi olmuş. İngiliz savaş gemisi Queen Elizabeth’ten atılan bir top mermisi, kuzey surlarında açtığı delik içinde patlamadan kalmış ve bugün hala görülebilir.
Kalenin içinde, Piri Reis Galerisi olarak kullanılan eski baruthane binası, Fatih Camii ve Abdülaziz Camii gibi önemli yapılar bulunuyor. Piri Reis Galerisi, ünlü denizci ve haritacı Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye adlı eserini yazdığı yer olarak biliniyor. Fatih Camii, kalenin yapılışı sırasında inşa edilirken, Abdülaziz Camii ise 1861-1876 yılları arasında Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmış.
Çimenlik Kalesi, günümüzde müze olarak hizmet veriyor ve Çanakkale Deniz Müzesi’nin bir parçasıdır. Kale içinde ve bahçesinde, Çanakkale Savaşları’nda kullanılan toplar, top taşıma arabaları, tanksavarlar, mayınlar ve bir Alman denizaltı kalıntısı gibi çeşitli savaş araçları sergileniyor.
Kale, sadece tarihi ve askeri önemiyle değil, aynı zamanda muhteşem manzarasıyla da dikkat çekiyor. Çimenlik Kalesi’nden Çanakkale Boğazı’nın ve Gelibolu Yarımadası’nın eşsiz manzarasını seyredebilirsiniz. Özellikle gün batımında, kale ve çevresi büyüleyici bir güzelliğe bürünüyor.
Çimenlik Kalesi’ne ulaşım, Çanakkale şehir merkezinden kolaylıkla sağlanabilir. Kale, şehir merkezine yürüme mesafesinde bulunuyor. Ayrıca, toplu taşıma araçlarıyla da kaleye ulaşım mümkün.
Çimenlik Kalesi, Çanakkale’nin tarihi ve kültürel zenginliklerini keşfetmek isteyenler için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bu tarihi kaleyi ziyaret ederek, hem Çanakkale Savaşları’nın izlerini sürebilir hem de boğazın eşsiz manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Troya Müzesi
Çanakkale’nin ilçesi Tevfikiye’de, dünyaca ünlü Troya Antik Kenti’nin hemen yanı başında yükselen Troya Müzesi, bölgenin zengin tarihini ve kültürünü gözler önüne seren modern bir yapı. 2018 yılında açılan müze, hem mimarisi hem de eşsiz koleksiyonuyla ziyaretçilerini büyülüyor.
Troya Müzesi, 90.000 metrekarelik geniş bir alan üzerine kurulu ve 12.750 metrekarelik kapalı sergi alanı sunuyor. Müzenin mimarisi, Troya’nın tarihi katmanlarını ve çevresindeki doğal dokuyu yansıtacak şekilde tasarlanmış. Müze binası, toprakla bütünleşen, adeta topraktan yükselmiş gibi görünen bir yapıya sahip ve çevresindeki doğal peyzajla uyumlu bir şekilde konumlandırılmış.
Müze, yedi farklı bölümden oluşuyor ve her bölüm, Troya’nın farklı bir dönemine ışık tutuyor. “Troas Arkeolojisi” bölümü, Troya ve çevresindeki antik kentlerin tarihini ve arkeolojik buluntularını sergilerken, “Troya’nın Bronz Çağı” bölümü, Troya’nın en parlak dönemi olan Tunç Çağı’na ait eserlerle ziyaretçileri karşılıyor. “İlyada Destanı” bölümü, Homeros’un ünlü destanına ve Troya Savaşı’na odaklanırken, “Troya ve İlion” bölümü, antik kentin farklı dönemlerindeki yaşam tarzını ve kültürünü gözler önüne seriyor. “Doğu Roma ve Osmanlı Dönemi” bölümü, Troya’nın daha sonraki dönemlerine ait eserleri sergilerken, “Arkeoloji ve İz Bilim” bölümü, arkeolojik kazı yöntemlerini ve buluntuların nasıl analiz edildiğini anlatıyor. Son olarak, “Troya’nın İzinde” bölümü, Troya’nın dünya kültür mirası olarak önemini vurguluyor.
Müzenin koleksiyonunda, Troya Antik Kenti ve çevresindeki kazılarda bulunan binlerce yıllık eserler yer alıyor. Seramikler, heykeller, takılar, silahlar, sikkeler ve diğer arkeolojik buluntular, Troya’nın zengin tarihini ve kültürünü gözler önüne seriyor. Müzede ayrıca, Troya Savaşı’na ait kalıntılar ve diğer önemli arkeolojik buluntular da sergileniyor.
Bu modern müzeyi ziyaret ederek, Troya’nın binlerce yıllık tarihine tanıklık edebilir ve bu eşsiz antik kentin büyüsüne kapılabilirsiniz.
57. Piyade Alayı Şehitliği
Çanakkale’deki 57. Piyade Alayı Şehitliği, Çanakkale Savaşları sırasında büyük kahramanlık gösteren 57. Alay’ın anısına yapılmış önemli bir anıttır. 12 Aralık 1992 tarihinde inşa edilen şehitlik, Kabatepe-Conkbayırı yolu kenarında, Kılıçbayır’ın güney ucunda yer alır. Mimar Nejat Dinçel tarafından tasarlanan bu anıt, savaş sırasında büyük fedakarlık gösteren askerlerin hatırasını yaşatmak amacıyla oluşturulmuş.
57. Piyade Alayı, 25 Nisan 1915 tarihinde Arıburnu Cephesi’nde Anzak kuvvetlerine karşı ilk direnişi gösteren birliktir. Yarbay Hüseyin Avni Bey komutasındaki 57. Alay, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde büyük bir direniş sergileyerek Anzak kuvvetlerini geri püskürtmüştür. Bu çarpışmada 57. Alay’ın tüm askerleri şehit düşmüştür. Şehitlikte, bu kahramanların anısını yaşatmak için bir anıt ve mezarlık bulunur.
Şehitlik, şadırvan, açık namazgâh, sembolik mezarlık ve anıttan oluşur. Girişin sol yanında, torununun elini tutmuş şekilde tasarlanmış, Türkiye’nin en yaşlı gazisi Hüseyin Kaçmaz’ın bronzdan yapılmış bir heykeli bulunur. Girişin hemen sağ tarafında ise 57. Alay’ın 25 Nisan 1915’teki taarruzunu gösteren bir rölyef yer alıyor. Bu rölyef yaklaşık 45 metrekarelik bir alanı kaplar ve o günkü mücadelenin şiddetini yansıtır.
Şehitlikte kullanılan başlıca malzeme, Selçuklu ve Osmanlı kervansaraylarında kullanılan Kevser taşıdır. Ana mezarlık kısmının kemerli bir girişi var ve bu girişten başlayan yaya yolu kuzey duvarında son bulur. Anıtın tabanını oluşturan kuzey duvarının üstünde, 57. Alay Şehitleri’nin isimleri yazan mermer plakalar bulunuyor.
57. Piyade Alayı Şehitliği, Çanakkale Savaşları’nın kahramanlıklarını ve fedakarlıklarını anlamak için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Bu tarihi şehitliği ziyaret ederek, hem Türk askerinin cesaretine ve fedakarlıklarına tanıklık edebilir hem de Çanakkale Savaşları’nın önemini daha iyi kavrayabilirsiniz.
Rumeli Mecidiye Tabyası
Çanakkale Boğazı’nın Rumeli yakasında, Kilitbahir Kalesi’nin güneyinde yer alan Rumeli Mecidiye Tabyası, Çanakkale Savaşları’nın en önemli savunma noktalarından biri. II. Abdülhamit döneminde, 1892 yılında Asaf Paşa tarafından yaptırılan tabya, 8 bonetten ve Alman yapımı 4 adet 24 cm, 2 adet 28 cm çapında toplardan oluşuyor. Çanakkale Savaşı sırasında komutanlığını Yüzbaşı Hilmi (Şanlıtop) Bey’in yaptığı bu tabya, savaşın kaderini değiştiren olaylara sahne olmuş.
Rumeli Mecidiye Tabyası, stratejik konumu nedeniyle Çanakkale Savaşları’nda büyük önem taşıyordu. Tabyanın topları, düşman gemilerine karşı etkili bir savunma sağlamış ve boğazın geçilmezliğini korumuştur. Özellikle 18 Mart 1915’teki deniz savaşında, tabyanın topları düşman gemilerine büyük zarar vermiş ve İngiliz-Fransız donanmasının boğazı geçmesini engellemiştir.
Rumeli Mecidiye Tabyası, aynı zamanda Seyit Onbaşı’nın kahramanlığıyla da anılıyor. Seyit Onbaşı, 215 kilogramlık top mermisini sırtlayarak topun namlusuna sürmüş ve düşman gemisine isabet ettirmiştir. Bu olay, Çanakkale Savaşları’nın en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir.
Rumeli Mecidiye Tabyası, günümüzde müze olarak hizmet veriyor ve ziyaretçilerine Çanakkale Savaşları’nı ve tabyanın tarihini anlatan bir sergi sunuyor. Tabyada yer alan toplar, mermiler, askeri teçhizatlar ve diğer tarihi eserler, ziyaretçilere savaşın atmosferini yaşatıyor.
Rumeli Mecidiye Tabyası, Çanakkale Savaşları’nın kahramanlıklarını ve fedakarlıklarını anlamak için mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Anzak Koyu
Anzak Koyu, Çanakkale’nin Gelibolu Yarımadası’nda, Arıburnu sahilinde yer alıyor. 25 Nisan 1915’te, Çanakkale Savaşı sırasında Anzak (Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu) askerlerinin karaya çıktığı bu nokta, bugün Anzak Günü törenlerinin merkezi. Anzak Koyu, 600 metre uzunluğunda bir sahil şeridine sahip ve savaşın anısına burada her yıl düzenlenen törenlerle hatırlanıyor.
Anzak Koyu’nun tarihi, Çanakkale Savaşları’nın en çetin çatışmalarına sahne olmuş olması nedeniyle oldukça önemlidir. Anzak askerleri burada karaya çıkarken, Türk savunma birlikleri tarafından yoğun bir direnişle karşılaştılar. Bu bölgedeki mücadeleler, savaşın seyrini ve sonucunu belirleyen kritik anlardan biriydi.
Koyun bitiminde yer alan Arıburnu Mezarlığı ve burada bulunan kitabe, ziyaretçilere Atatürk’ün 1934 yılında Anzak annelerine hitaben yazdığı ünlü mesajı hatırlatır: “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.”
Anzak Koyu’na yapılacak bir ziyaret, hem tarihi hem de duygusal bir yolculuk anlamına gelir. Koy, sadece savaşın izlerini değil, aynı zamanda barış ve dostluk mesajlarını da taşır. Ziyaretçiler, bu tarihi alanı keşfederken, hem Türk hem de Anzak askerlerini anma fırsatı bulurlar.
Anzak Koyu’na, Çanakkale şehir merkezinden kalkan feribotlarla Gelibolu Yarımadası’na ulaştıktan sonra kısa bir yolculukla koya varabilirsiniz. Özellikle Anzak Günü olan 25 Nisan’da, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen birçok ziyaretçiyle birlikte törenlere katılabilirsiniz.
Assos Antik Kenti
Ege Denizi’nin masmavi sularına karşı, volkanik bir tepe üzerinde yükselen Assos Antik Kenti, tarih ve doğanın büyüleyici bir buluşması. Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale köyünde yer alan bu antik kent, tarihi MÖ 6. yüzyıla kadar uzanan zengin bir geçmişe sahip.
Assos, antik çağda önemli bir liman kenti ve kültür merkeziydi. Aristoteles’in bir dönem burada yaşadığı ve felsefe okulu kurduğu bilinir. Kent, Roma döneminde de önemini korumuş ve Bizans dönemine kadar varlığını sürdürmüş. Bugün, antik kentin kalıntıları arasında dolaşırken, o dönemlerin izlerini sürebilir, tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Assos Antik Kenti’ni gezerken sizi ilk karşılayan, görkemli antik tiyatro oluyor. 5 bin kişi kapasiteli bu tiyatro, günümüze oldukça iyi korunmuş bir şekilde ulaşmış ve hala konserler ve etkinlikler için kullanılıyor. Tiyatrodan Ege Denizi’nin ve Midilli Adası’nın muhteşem manzarasını seyretmek, unutulmaz bir deneyim.
Antik kentin en yüksek noktasında ise, Athena Tapınağı yer alıyor. MÖ 6. yüzyılda inşa edilen bu tapınak, Anadolu’daki en eski ve en iyi korunmuş Dor düzenindeki tapınaklardan biri. Tapınağın sütunları, hala ayakta duruyor ve ziyaretçilere o dönemin mimari anlayışını yansıtıyor.
Assos Antik Kenti’nde agora, bouleuterion (meclis binası), gymnasium, stadyum, hamamlar ve nekropol (mezarlık) gibi birçok önemli yapı bulunuyor. Bu yapıları gezerken, antik dönem insanlarının günlük yaşamını ve sosyal yapısını daha yakından tanıyabilirsiniz.
Assos Antik Kenti, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle mutlaka görülmesi gereken bir yer. Buraya gelerek, antik yapıları keşfedebilir, Ege Denizi’nin eşsiz manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Alexandria Troas Ören Yeri
Çanakkale’nin Ezine ilçesinde, Dalyan köyü yakınlarında bulunan Alexandria Troas Ören Yeri, antik çağın en önemli liman kentlerinden biri. Büyük İskender’in generallerinden Antigonos tarafından MÖ 310 yılında kurulan kent, Roma döneminde de büyük bir öneme sahip olmuş. Günümüzde ise kalıntıları arasında dolaşarak, o dönemlerin görkemini ve ihtişamını hissedebilirsiniz.
Alexandria Troas, antik çağda önemli bir ticaret ve kültür merkeziydi. Kent, Roma İmparatorluğu döneminde Anadolu’nun en büyük limanlarından biri haline gelmiş ve önemli bir ticaret yolu üzerinde bulunması nedeniyle büyük bir zenginliğe ulaşmıştı. Ayrıca, St. Paul’ün misyonerlik faaliyetleri sırasında ziyaret ettiği yerlerden biri olması nedeniyle de Hristiyanlık tarihi açısından önemli bir yere sahip.
Alexandria Troas Ören Yeri’ni gezerken, sizi ilk karşılayan şey devasa surlar oluyor. Kentin etrafını çevreleyen bu surlar, zamanında kenti düşman saldırılarından korumuş. Surların içinde ise, antik tiyatro, hamam, odeon (konser salonu), gymnasium ve stadyum gibi birçok önemli yapı bulunuyor. Bu yapıların kalıntıları arasında dolaşırken, antik dönem insanlarının yaşam tarzını ve sosyal yapısını daha yakından tanıyabilirsiniz.
Antik kentin en dikkat çekici yapılarından biri, Anadolu’nun en büyük hamamı olan Herodes Atticus Hamamı. Bu hamam, Roma döneminin mimari ve mühendislik becerisini yansıtan önemli bir örnek. Hamamın içinde yer alan mozaikler ve heykeller, o dönemin sanat anlayışı hakkında ipuçları veriyor.
Alexandria Troas Ören Yeri’ne ulaşım, Çanakkale şehir merkezinden kalkan otobüslerle veya özel araçla sağlanabilir. Ören yeri, Ezine ilçesine yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Ziyaret etmek için en uygun zamanlar, bahar ve sonbahar aylarıdır.
Bu antik kenti ziyaret ederek, Roma İmparatorluğu döneminin şehircilik anlayışını ve mimarisini yakından tanıyabilir, Ege’nin muhteşem manzarası eşliğinde tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Bozcaada
Ege Denizi’nin kuzeyinde, Çanakkale Boğazı’nın girişinde yer alan Bozcaada, kendine özgü atmosferi ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyüleyen bir ada. Antik çağda Tenedos olarak bilinen Bozcaada, zengin tarihi dokusu, şarap bağları, rüzgar değirmenleri ve altın rengi kumsallarıyla dikkat çekiyor.
Bozcaada, eski çağlardan beri birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Truva Savaşı’nda önemli bir rol oynadığı düşünülen ada, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu gibi büyük devletlerin egemenliği altında kalmış. Ada, 1923 yılında Lozan Antlaşması ile Türkiye’ye bırakılmış.
Bozcaada’nın en belirgin yapılarından biri olan Bozcaada Kalesi, adanın doğu sahilinde yer alıyor. İlk inşası Cenevizlilere dayanan kale, Osmanlı döneminde II. Mehmet tarafından yeniden inşa edilmiş ve günümüzde ziyaretçilere açık. Kale, muhteşem deniz manzarası ve tarihî atmosferiyle görülmeye değer.
Adanın tarihi merkezinde yer alan sokaklar, eski Rum ve Türk evleriyle dolu. Dar sokaklarında yürürken, tarihi taş evlerin arasında gezebilir ve yerel kültürü yakından deneyimleyebilirsiniz. Bozcaada’nın şarap üretimi de oldukça meşhur. Adada birçok şarap evi bulunuyor ve ziyaretçilere yerel şarapları tatma fırsatı sunuluyor. Corvus, Çamlıbağ ve Talay gibi ünlü şarap üreticileri, geleneksel şarap yapımını sürdürüyor.
Bozcaada’nın plajları da oldukça popüler. Ayazma Plajı, adanın en bilinen plajlarından biri ve berrak deniziyle ziyaretçilerin gözdesi. Plajda çeşitli su sporları yapılabilir ve güneşin tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıca Akvaryum Koyu, sakin atmosferi ve temiz deniziyle öne çıkıyor.
Adanın güneybatısında yer alan Polente Feneri, gün batımını izlemek için mükemmel bir nokta. Buradan Ege Denizi’ne karşı gün batımını izleyebilirsiniz.
Bozcaada’ya ulaşım, Geyikli’den kalkan feribotlarla sağlanıyor. Feribot yolculuğu yaklaşık 30 dakika sürüyor. Bu güzel adayı ziyaret ederek, hem tarihin derinliklerine yolculuk yapabilir hem de Ege’nin eşsiz güzelliklerinin tadını çıkarabilirsiniz.
Gökçeada
Gökçeada, Türkiye’nin Çanakkale iline bağlı ve Ege Denizi’nin ortasında yer alan en büyük adasıdır. Antik çağda İmbros olarak bilinen bu ada, su kaynaklarının bolluğu sayesinde dünyanın dördüncü en su zengini adası olarak kabul ediliyor. 2011 yılında aldığı “Cittaslow” (Sakin Şehir) unvanıyla ise dünyanın ilk ve tek sakin adası olma özelliğini taşıyor. Adanın kıyı şeridi yaklaşık 95 kilometre uzunluğunda ve içerisinde beş gölet bulunuyor.
Doğal güzellikleri ve zengin tarihi ile dikkat çeken Gökçeada, adeta keşfedilmeyi bekleyen bir hazine gibi. Özellikle Rum köyleri, tarihi ve kültürel dokusunu koruyan yerleşim yerleri olarak öne çıkıyor. Zeytinli Köyü, Tepeköy, Dereköy, Kaleköy ve Eski Bademli gibi köyler, Rum mimarisinin en güzel örneklerini barındırıyor. Bu köylerde tarihi kiliseler, taş evler ve eski çamaşırhaneler gibi yapıları gezmek, zamanda bir yolculuğa çıkmak gibi. Zeytinli Köyü ise ada şarapları ve ünlü dibek kahvesi ile mutlaka uğranması gereken duraklardan biri.
Gökçeada’nın doğal güzellikleri arasında Marmaros Şelalesi, Aydıncık Plajı ve Tuz Gölü öne çıkıyor. Aydıncık Plajı, rüzgar sörfü için harika bir yerken, Tuz Gölü’nde şifalı çamur banyosu yaparak rahatlayabilirsiniz. Ayrıca Kaşkaval Burnu (Peynir Kayalıkları), Gizli Liman ve İnceburun gibi doğa yürüyüşleri ve kampçılık için ideal yerler de adanın sunduğu doğal güzelliklerden.
Çanakkale’den kalkan deniz otobüsleriyle Gökçeada’ya ulaşabilirsiniz. Eceabat’tan Kabatepe İskelesi’nden düzenli arabalı vapur seferleri de mevcut, yolculuk yaklaşık 1 saat 15 dakika sürüyor.
Sakin atmosferi, doğal güzellikleri ve tarihi dokusuyla Gökçeada, hem doğanın tadını çıkarmak hem de kültürel mirası keşfetmek için harika bir destinasyon. Bu büyüleyici adayı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Behramkale (Behram Köyü)
Behram Köyü, daha çok bilinen adıyla Behramkale, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde yer alıyor ve tarihi dokusuyla öne çıkıyor. Kaz Dağları’nın eteklerinde, Ege Denizi’ne hakim bir tepede konumlanan köy, aynı zamanda antik Assos kentinin kalıntılarına ev sahipliği yapmasıyla da biliniyor.
Antik dönemde Assos olarak bilinen Behramkale, özellikle Aristoteles’in burada bir felsefe okulu kurmuş olmasıyla ünlüdür. M.Ö. 10. yüzyılda kurulan Assos, en parlak dönemini M.Ö. 4. yüzyılda yaşamıştır.
Köyde gezilecek yerlerin başında, antik Assos kenti geliyor. Kentin kalıntıları arasında dolaşırken, antik tiyatro, Athena Tapınağı, agora, bouleuterion (meclis binası), gymnasium, stadyum, hamamlar ve nekropol (mezarlık) gibi birçok önemli yapıyı görebilirsiniz. Bu yapılar, antik dönem insanlarının yaşam tarzı ve sosyal yapısı hakkında önemli ipuçları veriyor.
Behramkale, Osmanlı döneminde de önemini korumuş ve Sultan I. Murad döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Köyün sokaklarında dolaşırken tarihi taş evleri ve dar sokakları keşfetmek mümkündür. Aynı zamanda köydeki Behramkale Kalesi, Bizans dönemine ait surlarla çevrilidir ve köyün tarihi dokusunu tamamlayan önemli bir yapıdır.
Behram Köyü’nün sahilinde, küçük iskeleler ve plajlar bulunur. Assos Antik Limanı’nda yer alan bu iskelelerde denize girip, Ege’nin serin sularında yüzme imkanı bulabilirsiniz. Liman çevresinde birçok restoran ve kafe de bulunuyor, bu mekanlarda Ege mutfağının lezzetlerini tadabilirsiniz.
Köyün çevresinde yer alan zeytinlikler, çam ormanları ve üzüm bağları, ziyaretçilere huzurlu bir atmosfer sunar. Köyün tepesinde, Ege Denizi’nin ve Midilli Adası’nın muhteşem manzarasını seyredebilirsiniz. Köyde yürüyüş yaparken, hediyelik eşya satan dükkanlar ve yerel ürünleri bulabileceğiniz tezgahlarla karşılaşabilirsiniz.
Ayvacık ilçesine bağlı Behramkale, Çanakkale şehir merkezine yaklaşık 90 kilometre uzaklıkta bulunuyor. İzmir – Çanakkale yolu üzerinden Küçükkuyu’ya gelip buradan Assos tabelalarını takip ederek köye ulaşmak mümkün. Bu şirin köyü ziyaret ederek, hem antik çağların izlerini sürebilir hem de Ege’nin huzurlu atmosferinin tadını çıkarabilirsiniz.
Kadırga Koyu ve Plajı
Kadırga Koyu, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı ve Behramkale/Assos’un hemen güneyinde yer alıyor. Bu güzel koy, doğal güzellikleri ve temiz deniziyle ünlüdür. Zeytin ağaçlarıyla çevrili yemyeşil bir vadide konumlanan koy, aynı zamanda tarihi bir geçmişe sahip olmasıyla da dikkat çekiyor.
Kadırga Koyu, adını Osmanlı döneminde savaş gemilerinin (kadırgaların) onarımının yapıldığı bir liman olmasından alıyor. Rivayete göre, Osmanlı donanmasının merkez üssü Midilli Adası’ymış ve savaş zamanlarında hasar gören kadırgalar bu koya getirilerek tamir edilirmiş. Bu nedenle koy, “Kadırga Koyu” olarak anılmaya başlanmış.
Günümüzde ise Kadırga Koyu, doğal güzelliği ve sakin atmosferiyle tatilcilerin gözdesi haline gelmiş. Koy, uzun ve geniş bir kumsala sahip. Kumsalın bazı bölümleri kum, bazı bölümleri ise çakıl taşlarından oluşuyor. Deniz, berrak ve temiz. Koyun sığ olması, çocuklu aileler için de ideal bir ortam sunuyor.
Kadırga Koyu’nda denizin ve güneşin tadını çıkarabilir, su sporları yapabilir veya sadece dinlenebilirsiniz. Koyda şezlong ve şemsiye kiralayabileceğiniz işletmeler bulunuyor. Ayrıca, koyun çevresinde yer alan restoranlarda taze deniz ürünleri ve Ege mutfağının lezzetlerini tadabilirsiniz.
Kadırga Koyu, Assos’a yaklaşık 2 kilometre mesafede bulunuyor. Toplu taşıma araçları veya özel araç ile koya ulaşabilirsiniz. Koy, özellikle yaz aylarında tatilciler tarafından yoğun ilgi görmektedir.
Kadırga Koyu, doğal güzelliği, tarihi dokusu ve sakin atmosferiyle ziyaretçilerine unutulmaz bir tatil deneyimi sunuyor. Bu güzel koyu ziyaret ederek, hem denizin ve güneşin tadını çıkarabilir hem de tarihin izlerini sürebilirsiniz.
Hamzakoy Plajı
Çanakkale’nin Gelibolu ilçesinde yer alan Hamzakoy Plajı, sakinliği ve doğal güzelliğiyle öne çıkan bir halk plajı. Marmara Denizi’nin berrak sularına uzanan incecik kumları ve huzurlu atmosferiyle, hem yerli halkın hem de turistlerin gözdesi.
Hamzakoy Plajı, denizin keyfini çıkarmak isteyenler için birçok olanak sunuyor. Yaklaşık 1 kilometre uzunluğunda kumlu ve geniş bir sahile sahip bu plaj, temiz denizi ve güzel manzarasıyla özellikle yaz aylarında deniz keyfi yapmak isteyenler için ideal bir yer. Plajda şezlong ve şemsiye kiralayabilir, duş ve soyunma kabinlerini kullanabilirsiniz. Ayrıca, plajın hemen arkasında yer alan kafeler ve restoranlarda, gün boyu yiyecek ve içecek ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.
Plajın en büyük avantajlarından biri, ücretsiz olması. Hamzakoy Plajı, herkesin eşit şekilde yararlanabildiği bir halk plajı. Bu nedenle, özellikle yaz aylarında oldukça kalabalık olabiliyor. Ancak, plajın geniş olması sayesinde, kalabalık olsa bile rahatlıkla yer bulabiliyorsunuz.
Hamzakoy Plajı, Gelibolu şehir merkezine yürüme mesafesinde bulunuyor. Ayrıca, şehir merkezinden kalkan minibüslerle de plaja ulaşım sağlayabilirsiniz. Plajın hemen yanında otopark bulunuyor, ancak yaz aylarında otoparkta yer bulmak zor olabilir.
Hamzakoy Plajı, sakinliği, doğal güzelliği ve ücretsiz olmasıyla Çanakkale’nin en çok tercih edilen plajlarından biri. Bu güzel plajı ziyaret ederek, hem denizin ve güneşin tadını çıkarabilir hem de Gelibolu’nun tarihi atmosferini hissedebilirsiniz.
Geyikli Plajı
Geyikli Plajı, Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı şirin bir belde olan Geyikli’de yer alıyor. Burası hem yerel halkın hem de turistlerin favori duraklarından biri. Plaj, geniş ve kumlu sahil şeridiyle dikkat çekiyor. Denizinin sığ ve temiz olması, özellikle çocuklu aileler için ideal bir tatil yeri yapıyor. Yaz aylarında buraya gelip serinlemek ve güneşlenmek bir başka keyifli.
Geyikli Plajı’nda su sporları yapma imkanı da mevcut. Deniz bisikleti, kano ve diğer su aktiviteleri burada oldukça popüler. Çevredeki kafeler ve restoranlar, Ege mutfağının enfes lezzetlerini sunuyor. Özellikle deniz ürünlerini denemeden dönmeyin. Yemeğinizi yerken, denizin huzur verici manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Geyikli aynı zamanda zeytin hasat şenlikleriyle de tanınıyor. Her yıl düzenlenen Zeytin Hasat Şenliği, hem bölge halkı hem de ziyaretçiler için büyük bir etkinlik. Bu şenlikte, zeytin ve zeytinyağı üretimiyle ilgili birçok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylece hem eğlenceli vakit geçiriyor hem de bölgenin tarımsal zenginliklerini keşfediyorsunuz.
Geyikli Plajı’na ulaşım oldukça rahat. Çanakkale şehir merkezinden karayoluyla kolayca ulaşabilirsiniz. Ayrıca Bozcaada’ya geçiş yapacak feribotların kalktığı Yükyeri Feribot İskelesi’ne yakın olması da ayrı bir avantaj. Buraya gelip plajda güzel bir gün geçirdikten sonra Bozcaada’ya kısa bir yolculuk yapabilirsiniz.
Papaz Plajı
Papaz Plajı, Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesinde yer alıyor. Troya Tarihi Milli Parkı sınırları içinde bulunan bu plaj, doğal güzellikleri ve sakin atmosferiyle öne çıkıyor. Papaz Plajı, hem deniz tatili yapmak isteyenler hem de doğayla baş başa kalmak isteyenler için oldukça ideal bir yer.
Plaj, geniş ve temiz bir sahil şeridine sahip. Denizinin berrak ve temiz olması, yüzme ve dalış için uygun koşullar sunuyor. Ayrıca plaj çevresinde çeşitli piknik alanları ve kamp yapma imkanı da bulunuyor. Kamp severler için çadır alanları mevcut olup, doğal ortamda huzurlu bir tatil geçirmek mümkün.
Papaz Plajı, aynı zamanda rüzgar sörfü gibi su sporları için de tercih edilen bir yerdir. Yaz aylarında düzenlenen su sporları etkinlikleri, plajın enerjisini artırıyor. Deniz kenarında yürüyüş yapabilir, güneşlenebilir ve doğanın tadını çıkarabilirsiniz. Plaj çevresinde restoranlar ve kafeler bulunuyor. Bu mekanlarda Ege mutfağının lezzetlerini tadabilir, deniz ürünlerinin keyfini çıkarabilirsiniz.
Çanakkale şehir merkezinden kara yolu ile Geyikli’ye ulaştıktan sonra kısa bir yolculukla plaja varabilirsiniz. Ayrıca Bozcaada’ya geçiş yapacak olan feribotların kalktığı Yükyeri Feribot İskelesi’ne de yakın konumdadır, bu yüzden bölgeyi keşfetmek isteyenler için harika bir durak noktasıdır.